Sekam
Henüz vakit varken...
Mail Adresiniz :
Şifreniz :
Mail Adresiniz : Şifreniz : Şifre Tekrar : Adınız Soyadınız : Telefon No ( isteğe bağlı) :
Ak Parti Döneminde Alınan Tasarruf Tedbirlerinin  Genel Bir Değerlendirilmesi

Ak Parti Döneminde Alınan Tasarruf Tedbirlerinin Genel Bir Değerlendirilmesi

“Sıcak para dışa bağımlılığı artırırken aynı zamanda da ekonominin kırılganlığını artırmaktadır. Ekonomik büyümede dış finansmanın payı arttıkça, ekonominin dış müdahalelerden etkilenme derecesi de artmaktadır. “Sıcak paranın” ülkeye ani giriş ve çıkışları, ülke ekonomisi üzerinde şok etkisi yaparak kırılganlığın artmasına sebebiyet vermektedir.”

İsraf toplumu oluşmasında, Türkiye’deki cari sistemin öngördüğü insan unsurunun, AB uyum yasalarının, reklamların, dizilerin, medyanın çok ciddi bir rolü vardır. İslâm kültür ve medeniyet değerleri ile Batı kültür ve medeniyet değerlerinin harmanlanmasından oluşan değer sisteminin neden olduğu melez değer sistemi, hem bireysel hem de toplumsal bazda sosyal şizofreniye sebebiyet vermiştir ve de vermektedir. Tasarruf tedbirlerine itibar edilmemesinde sosyal şizofreninin payının olup olmadığı göz önüne alınmalıdır.”

“Devlet tarafından alınıp uygulamaya sokulan tasarruf tedbirlerine, hane halkı/fert, özel kesim ve kamu kesimi hangi oranda uymuştur ya da uymaktadır? Özellikle AK Parti’nin tek başına iktidar olduğu ve 2003-2018 döneminde değişik zamanlarda aldığı tasarruf tedbirleri kararlarına, genel olarak tüm toplumun, özel olarak AK Parti seçmeninin ve bürokrasisinin ne oranda uyduğu araştırılmaya değerdir.”

Türkiye’nin gerçek anlamda tam bağımsız olması için kendi kendine yeter bir ekonomik alt yapı inşa etmesi gerekmektedir. Bunun için tasarruflar konusunda toplumsal bir şuur inşa etme seferberliği başlatılmalıdır.

 

Prof.  Dr. Burhanettin CAN - Umran Dergisi - Aralık/2018 -

“İsraf ekonomisi değil,  üretim ve verim ekonomisine geçiyoruz.”

                                         Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan

Genel olarak olayları, özel olarak da sosyal olayları değerlendirirken şu dört ana etkeni/faktörü göz önüne almak gerekmektedir: İlahi irade, iç dinamikler, bölgesel dinamikler ve küresel dinamikler.

Türkiye’nin bugün yaşadığı ekonomik bunalımda şüphesiz ki diş dinamikler, önemlidir. Ancak diş dinamiklerin yapacağı etki, iç dinamiklere bağlıdır. İçerisi sağlamsa dışarının yapacağı tahribat çok zayıf olacaktır. O nedenle Türkiye’nin bugün karşı karşıya kaldığı ekonomik bunalımda, Türkiye’nin tercih edip uyguladığı ekonomik modelin, bizatihi sistemin benimsediği ve İslâm’la çatışan hatta savaşan değer sisteminin, buna bağlı olarak toplumsal değerlerde ve kültür ve medeniyet kodlarında oluşan çözülmenin, iki farklı kültür ve medeniyet değerlerinin entegrasyonu ile meydana gelen melez değer sisteminin neden olduğu ferdi ve toplumsal sosyal şizofreninin -çok ciddi- payı olduğu göz ardı edilmemelidir.

O nedenle meselenin sadece ekonomik boyutta ele alınması, önerilen model ideal de olsa, sistem ve insan sorunu halledilmeden, kalıcı, istenen sonuçlar elde edilemeyecek; geçici olarak iyileşmeler meydana gelebilecektir. Bataklığı kurutmak esas olmalıdır. Geçen yazıda, bu boyut göz önüne alınarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı açıklamalar kısmen değerlendirilmiştir.[1]

Bu olguya daha çok önem verilmesi için bu yazıda, genel olarak tasarruftan neyi anlamalıyız konusu ve özel olarak da 2002-2018 döneminde alınan tasarruf tedbirleri ele alınıp değerlendirilecektir. Özellikle alınan tasarruf tedbirlerinin kapsam alanına dikkat çekilecektir.

Tasarruf Nedir?

     Tasarruf sözlükte, “1- Sahip olma, 2- Kullanma, 3- İdareli kullanma, 4- Güzel idare etme, 5- Masrafı kısma, para biriktirme, 6- Velilerin eşya ve varlıklar üzerinde manevi tesiri, keramet”, anlamlarına; Tasarruf etmek ise “1- İdareli davranıp para biriktirmek, 2- Bir mala sahip olup onu kullanmak” anlamlarına gelmektedir.[2]

İslâm fıkhında tasarruf kavramı, “kişiden iradesiyle sadır olan ve üzerine hukuki netice bağlanan hukuka uygun ve hukuka aykırı her türlü fiil ve sözleri” ifade etmek için kullanılan bir kavramdır.[3] Klasik fıkıh literatüründe tasarruf, genel olarak, “kavli tasarruf” ve “fiili tasarruf” olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Fiili tasarruf; “kişiden sadır olan, sözlü olmayan maddi fiiller” şeklinde tarif edilebilir. “Mubah malları mülkiyete geçirmek”, “başkasının malını telef etmek”, “satın alınan malı teslim almak”, “alacağı kabzetmek” gibi fiiller, fiili tasarruf olarak nitelendirilmektedir. “Kavli tasarruf ise, “akitler, tek taraflı irade beyanları ve kendisine hukuki neticeler bağlanmış sözlerden” oluşan tasarruflardır.[4]

 İktisat ilminde tasarruf, “gelir ile tüketim arasındaki farktır”. Kavramsal olarak tasarruf, “şimdiki zamanda yapılabilecek tüketimin gelecekteki bir tarihe ertelenmesi” anlamına gelmektedir.[5]

Tasarrufta Farklı Boyutlar

Tasarrufun bir ferdi bir de ulusal boyutu vardır. Ferdi tasarruflar, “fertlerin bütçe yönetimi, finansal güvencelerinin sağlanması, yaşam boyu refahlarını en yüksek seviyeye yükseltebilmeleri ve yaşam standartlarını koruyabilmeleri” ile ilgili iken; ulusal tasarruflar, “yeni yatırımlar için gerekli kaynağın sağlanarak ekonominin büyüme potansiyelinin artırılması, dış finansman bağımlılığının azaltılması, ekonomik istikrarın sağlanması ve ülkenin hedeflenen refah düzeyine erişmesinin sağlanması” ile ilgilidir.[6]

Ulusal tasarrufların iki ana bileşeni vardır: 1- Özel Tasarruflar/Özel Kesim Tasarrufları, 2- Kamu Tasarrufları/Kamu Kesimi Tasarrufları. Ulusal tasarruflar, bu iki bileşenin toplamıdır. Ferdi tasarruflar kısa vadede nispeten hızlı değişim gösterirken; Ulusal tasarruflar kısa vadede hızlı değişim göstermezler.

Özel kesim tasarrufları, hane halkı tasarrufları ve şirket tasarruflarından oluşmaktadır. Harcanabilir gelirden, vergi harcamalarının ve tüketim harcamalarının düşülmesi ile hesaplanır.[7] Özel kesim tasarruflarında artış üç yolla mümkündür: 1- Tüketim harcamalarının aynı kalması durumunda harcanabilir gelirin artması, 2- Vergi oranlarının düşmesi, 3-Harcanabilir gelirin ve vergi oranlarının sabit kalması durumunda tüketim harcamalarının düşmesi.

Özel tasarruflar, 1- “ekonomik dalgalanmaların neden olduğu gelir düzeyindeki değişimlere”, 2- “demografik değişikliklere”, 3- “finansal etkenlere”, 4- “enflasyona” ve “reel getiriye” bağımlı olarak değişmektedir.[8]

Maliye politikası, “Hükümetlerin belirlenen makroekonomik hedeflere ulaşmak için topladığı gelirleri ve yaptığı harcamaları oluşturan kararlar olarak” tanımlanmaktadır.[9] Maliye politikası, kamu tasarruf oranını belirleyerek ekonominin üretim seviyesi üzerinde etkili olur.

Kamu tasarrufları, “kamu harcanabilir geliri ile kamu giderleri arasındaki farktır”.[10] Dolayısıyla, kamu tasarruflarını azaltabilecek etkenler, gelirlerdeki düşme ve/veya giderlerin artmasıdır.

 Kamu harcanabilir gelirinin en büyük kısmını, vergi gelirleri oluşturmaktadır. Vergi gelirlerinde birbiri ile zıt olan iki farklı uygulama yapılmak durumunda kalınmaktadır: 1- Vergi oranlarının artırılması, 2- Vergi oranlarının düşürülmesi.[11]

Vergi oranlarının artırılması bütçeye önemli bir gelir artışı sağlarken toplumsal memnuniyetsizliğin artmasına sebebiyet vermektedir. Vergi oranlarının azaltılması toplumsal memnuniyeti artıran bir faktördür. Vergi oranlarının düşürülmesi, ekonomik aktivitedeki yavaşlamanın etkilerinin azaltmak amacıyla yapılmaktadır. Ekonomideki yavaşlama/gerileme, kayıt dışı ekonomi, vergi kaçakçılığı, vergi düzenlemelerindeki eksiklikler ve vergi politikalarının etkin uygulanamaması vergi gelirlerinin azalmasına sebebiyet vermektedir.[12]

Kamu tasarruflarını olumsuz etkileyebilecek bir diğer etken ise kamu harcamalarındaki yükseliştir. Kamu harcamalarının farklı boyutlarını şu şekilde özetlemek mümkündür: 1- Sosyal hizmetler, sağlık, eğitim, güvenlik ve altyapı gibi hizmetlerin ifa edilmesi ile ilgili yapılmak zorunda olunan harcamalar. Bu noktada olumsuz anlamda en önemli olan, yersiz, zamansız, verimsiz, dolara ve faize bağımlı alt yapı çalışmalarının yapılması, “Bu, kamu tasarrufunda hem kısa hem de uzun vadede aşağı yönlü etki yapabilmektedir.”[13] 2- Kamudaki israf, 3-Yaşlı nüfusun artışına bağlı olarak emeklilik harcamalarındaki artış, 4- İşsizlik ve bunun neden olduğu gelirlerdeki düşme, 5- Devlet ihalelerinde yapılan rüşvet ve yolsuzluk, 6-Kamunun dolar üzerinden ya da faize bağlı olarak borçlanması, 7- Yabancı sermayeye/dışa bağımlılık.[14]

Kamu tasarruflarını artıracak olan en önemli faktör, işsizliği azaltacak, çalışan sayısını artıracak, üretime dönük yatırımlar ile Kamudaki israfın engellenmesidir. Vergilendirme sisteminde, vergi gelirlerini artmasına vesile olacak adil bir sistemin olup olmaması önemlidir. Özel sektörün üretime dönük yatırımlarının teşvik edilip desteklenmesi, yabancı sermaye karşısında korunması özel öneme haizdir.

Yurt içi tasarruflarının yetersizliği, sermaye eksikliğine, yatırım, üretim ve istihdam düzeylerinin azalmasına neden olmaktadır. Uzun vadede yurt içi tasarrufların yurt içi yatırımları karşılayamaması, ekonomide yapısal bir cari açık sorununa neden olmaktadır. Bu durumda üretimin finansmanının sağlanabilmesi için ülke, yurt dışı sermayeyi/“Sıcak Parayı”, çare olarak görüp yurt dışına açılmaktadır[15]. Bu, dışa bağımlılığı artırırken aynı zamanda da ekonominin kırılganlığını artırmaktadır. Ekonomik büyümede dış finansmanın payı arttıkça, ekonominin dış müdahalelerden etkilenme derecesi de artmaktadır. “Sıcak paranın” ülkeye ani giriş ve çıkışları, ülke ekonomisi üzerinde şok etkisi yaparak kırılganlığın artmasına sebebiyet vermektedir.

1990’lı yıllardan itibaren ortaya çıkan, bir ülkeden diğerine kolaylıkla yayılan ve sık sık tekrarlanan krizler, yabancı sermayenin, özellikle Siyonist Sermayenin operasyonunun bir sonucudur.[16] Bu durum dış dinamiklerin, iç dinamikler üzerinde etkisinden başka bir şey değildir. Dışa bağımlı tüm ekonomilerin doğal kaderi budur. Türkiye bu gerçeği, daima göz önüne almak zorundadır.

“Kronik tasarruf açığı veren bir ekonomide” yabancı sermaye artışının muhtemel sonuçları aşağıdaki gibi özetlenebilir[17]:

  • Ulusal parada değerlenme eğilimi,
  • Hane halkı tüketiminde artış olur,
  • İhracat olumsuz etkilenir ve ithalatta artış olur,
  • Dış finansman imkânı sınırlı olan şirketlerin yatırımları azalır,
    sektörlerin kârlılık ve rekabet şartları değişir,
  • Cari işlemler açığındaki artışa bağlı olarak sermaye akımlarının yön değiştirme ihtimali ekonomideki kırılganlığı artırır.

Ülkelerin sağlıklı büyüme performansları, mümkün olduğu kadar yurt dışı sermayeye ihtiyaç hissetmeden yurt içi sermaye birikimine bağlıdır. Bu nedenle yurt içi finansmanında yurt içi tasarrufların(yurt içi kaynak kullanımı ) payının yüksek olması çok önemlidir.[18]

Türkiye’nin gerçek anlamda tam bağımsız olması için kendi kendine yeter bir ekonomik alt yapı inşa etmesi gerekmektedir. Bunun için tasarruflar konusunda toplumsal bir şuur inşa etme seferberliği başlatılmalıdır.

Tasarruf Tedbirleri ile İlgili 2002-2018 Döneminde Yapılan Yasal Düzenlemeler

     2001 Ekonomik Krizinden sonra Koalisyon Hükümeti Başbakanı Bülent Ecevit imzalı, 4 Kasım 2002 tarihli “Tasarruf Tedbirlerine İlişkin 2002/45 Sayılı Başbakanlık Genelgesi” yayınlanmıştır.

Genelge 2002/45’in amacı, “Kamu harcamalarında israfın önlenerek, etkinlik ve verimliliğin artırılması amacıyla aşağıdaki tasarruf önlemlerinin alınması uygun görülmüştür.” şeklinde belirtilirken, Genelgenin kapsamının çok geniş olduğu görülmektedir:

“KAPSAM

Genel bütçeli daireler, katma bütçeli idareler, kamu iktisadi teşebbüsleri ve bağlı ortaklıkları, bütçenin transfer tertibinden yardım alan kuruluşlar, özel bütçeli kuruluşlar, özelleştirme kapsam ve programına alınmış hisselerinin yarısından fazlası kamuya ait olan özel hukuk hükümlerine tabi kuruluşlar, fonlar, döner sermeyeler, 4603 sayılı Kanuna tabi olanlar dışındaki kamu bankaları, kanunlarla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan kurul ve kurumlar ile diğer tüm kamu kurum ve kuruluşları, kendi bütçeleri veya tasarruflarındaki diğer kaynaklardan (dış kaynakla finanse edilen faaliyetler hariç) yapacakları yurtiçi ve yurtdışı harcamalarında aşağıdaki tedbirlere uyacaklardır.

Belediyeler ile il özel idareleri ve bunların kurdukları birlik, müessese ve işletmeler bu genelgenin "temsil, tören ve ağırlama giderleri", "gayrimenkul edinilmesi ve kiralanması", "demirbaş malzeme alımları" ve "reklam, ilan ve tanıtım giderleri" ile ilgili bölümlerine tabidirler.

Doğal afetler, orman yangınları, ziraat ve hayvancılıkta acil olarak yapılması gereken mücadele ve müdahaleler, iç ve dış güvenlik ile istihbarat hizmetlerinin gerektirdiği zorunlu olan harcamalar, karayolu trafik güvenliği ve sekiz yıllık kesintisiz zorunlu ilköğretim ile ilgili harcamalar bu genelgenin kapsamı dışında bırakılmıştır.”

Böyle bir kapsam belirlendikten sonra uygulanacak tasarruf tedbirleri, şu başlıklar altında oldukça ayrıntılı bir şekilde verilmiştir:

  • “Yatırım Harcamaları”,
  • “Yurt Dışı Geçici Görevlendirmeler”,
  • “Gayrimenkul Edinilmesi ve Kiralanması”,
  • “Sağlık Giderleri”,
  • “Taşıt Kullanımı ve Edinilmesi”,
  • “Demirbaş Malzeme Alımları”,
  • “Haberleşme Giderleri”,
  • “Temsil. Tören ve Ağırlama Giderleri”,
  • “Reklam. İlan ve Tanıtım Giderleri”,
  • “Basın ve Yayın Hizmetleri”,
  • “Diğer Hususlar”.

AK Parti döneminde, 1.11.2006 tarihinde, maliye bakanı Kemal Unakıtan tarafından aşağıdaki Tasarruf Tedbirleri Genelgesi yayınlamıştır:

Bu çerçevede, merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin bütçelerinin (03.2.1.01) Kırtasiye Alımları, (03.2.1.02) Büro Malzemesi Alımları, (03.2.1.90) Diğer Kırtasiye ve Büro Malzemesi Alımları (03.7.1.01) Büro ve İşyeri Mal ve Malzeme Alımları, (03.7.1.02) Büro ve İşyeri Makine ve Techizat Alımları, (03.7.1.90) Diğer Dayanıklı Mal ve Malzeme Alımları, (06.1.1) Büro ve İşyeri Mefruşatı Alımları, (06.1.4) Taşıt Alımları ekonomik kodlarından harcama yapılması 01.11.2006 tarihinden itibaren durdurulmuştur.” 

18 Ocak 2007 tarihinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından tasarruf tedbirlerine ilişkin geniş kapsamlı ve oldukça ayrıntılı 2007/3 Genelgesi yayınlanmış; 2007/3 Tasarruf Tedbirleri Genelgesi’nin amacı ve kapsamı aşağıdaki şekilde belirtilmiştir:

“Kamu kurum ve kuruluşlarının giderlerinden tasarruf sağlanması, bürokratik işlemlerin azaltılması ve resmi taşıtların etkin kullanımına ilişkin olarak aşağıdaki tedbirlerin alınması gerekli görülmüştür.

KAPSAM

5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu eki (I), (II), (III) ve (IV) sayılı cetveller kapsamındaki kurum ve kuruluşlar ile kamu iktisadi teşebbüsleri ve bağlı ortaklıkları, özelleştirme kapsam ve programına alınmış hisselerinin yarısından fazlası kamuya ait olan özel hukuk hükümlerine tabi kuruluşlar, fonlar, döner sermayeler, 4603 sayılı Kanuna tabi olanlar dışındaki kamu bankaları ve diğer tüm kamu kurum ve kuruluşları (Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği ile TBMM Genel Sekreterliği hariç) kendi bütçeleri veya tasarruflarındaki diğer kaynaklardan yapacakları yurt içi ve yurt dışı harcamaları ile resmi taşıtların kullanılmasında aşağıdaki tedbirlere uyacaklardır.

Belediyeler ile il özel idareleri ve bunların kurdukları birlik, müessese ve işletmeler ise bu genelgenin gayrimenkul edinilmesi ve kiralanması ile ilgili bölümüne tabidirler.

Doğal afetler, orman yangınları, ziraat ve hayvancılıkta acil olarak yapılması gereken mücadele ve müdahaleler, iç ve dış güvenlik ile istihbarat hizmetlerinin gerektirdiği zorunlu olan harcamalar, karayolu trafik güvenliği ve sekiz yıllık kesintisiz zorunlu ilköğretim ile ilgili harcamalar bu genelgenin kapsamı dışındadır.”

Böyle bir kapsam belirlendikten sonra uygulanacak tasarruf tedbirleri şu başlıklar altında oldukça ayrıntılı bir şekilde açıklanmıştır:

  • “Gayrimenkul Edinilmesi ve Kiralanması”,
  • “Resmi Taşıtların Kullanımı”,
  • “Haberleşme Giderleri”,
  • “Yurtdışı Geçici Görevlendirmeler”,
  • “Basın ve Yayın Giderleri”,
  • “Temsil, Tören, Ağırlama ve Tanıtım Giderleri”,
  • “Diğer Hususlar”.

Bu başlıklar altında öngörülen tasarruf tedbirlerinin, 2002/45 sayılı Bülent Ecevit tarafından alınan tasarruf tedbirleri ile, başlıklarda farklılıklar olmakla beraber, muhtevada çok ciddi bir örtüşmenin olduğu görülmektedir.

2017 Yılında Başbakan Binalı Yıldırım tarafından tasarruf tedbirleri kapsamında “2017/22 Sayılı Başbakanlık Genelgesi” ile yerli ürün kullanımına öncelik verilmesi istenmiştir. Başbakan Binali Yıldırım, 26 Aralık 2017 tarihinde, 2018-2020 dönemini “Tasarruf Dönemi” olarak ilan edip köklü tedbirlerin alınacağını ifade etmiştir. TBMM’de kabul edilen 2018 yılı merkezi yönetim bütçesinde tasarruf, stratejik hedef olarak belirlenmiştir. Kamuda mali disiplinin devam ettirilmesi için kamu harcamalarının sınırlandırılması, harcamalarda etkinliğin ve verimliliğinin arttırılması ve kamu cari harcamalarında tasarrufun sağlanması için bir takım tedbirler alınmıştır.[19]

Alınan Tasarruf tedbirlerine göre “verimi düşük programlar kaldırılacak”, “mal ve hizmet alımları kontrol altına alınacak”, “araç alımlarına acil durumda bakanlar kurulu karar verecek”, “zorunluluk olmadıkça kamu binaları yapılmayacak”, “kamulaştırma ile ilgili mevzuat gözden geçirilecek.”[20]

Tasarruf Tedbirleri kapsamında 12 Eylül 2018 tarihli 85 No’lu Cumhurbaşkanlığı kararı ile, ithalat ve ihracat hariç olmak üzere, döviz cinsinden ve dövize endeksli işlemlerin yapılması yasaklanmıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 85 No’lu Cumhurbaşkanlığı Kararıyla ilgili olarak “Türkiye’nin yeni tasarruf tedbirleri aldığını”, “bundan böyle tüm işlemlerin TL ile yapılacağını” ve “…Türkiye’yi döviz kuru üzerinden vurmak isteyenlere cevabımızı, kurun geldiği seviyesinin avantajlarını ihracatımıza ve bununla bağlantılı olarak üretime, istihdama yansıtarak vermeliyiz.” şeklinde bir açıklama yaparak alınan kararın çok önemli olduğunu belirtmiştir.[21]

Bu karara uygun olarak 6 Ekim 2018 Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2008-32/34)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Tebliğ No: 2018-32/51) yayınlanmıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 13 Eylül 2018, alınan tasarruf tedbirlerinin kapsamını ortaya koyan geniş bir açıklama yaparak Türkiye’nin “israf ekonomisinden üretim ve verim ekonomisine” geçeceğini ifade etmiştir:  “Cari harcamalar konusunda araçlardan binalara ve personele kadar geniş bir tasarruf tedbirini hayata geçiriyoruz. Kamuda kullanılan araçları hem sayı olarak hem nitelik olarak sınırlandırıyoruz. Birçok bakanlıklarımız, genel müdürlüklerimiz kiracı. Bakanlık sayımızın 16'ya düşmesiyle birlikte kazanılan binaları değerlendirdik, planlaması yapıldı. Bundan böyle kiracı olan yerlerin tamamından çıkmak suretiyle onları buralara taşıyarak, buradan da çok ciddi bir tasarrufta bulunduk. Personel alımında da dikkatli davranıyoruz. Şu kadar kişi emekli oldu, tamam emekli olduğu kadar kişiyi alabiliriz ama daha fazlasını almayacağız. Böylece kamu harcamalarında mümkün olan en yüksek tasarrufu gerçekleştirerek bütçe dengesine katkıda bulunacağız. Yani israf ekonomisi değil, üretim ve verim ekonomisine geçiyoruz."[22]

10 Ekim 2018 yayınlanan Genelge 2018/12: “2019-2021 Dönemi Bütçe Çağrısı”nda, “kamu yatırım harcamalarından azami düzeyde tasarruf edilirken kalkınma potansiyelini destekleyici mahiyetteki iktisadi ve sosyal alt yapı yatırımlarına öncelik verilmeye devam edilecektir. Kamu kesimi yatırımları bütüncül bir yaklaşımla özel kesim yatırımlarını tamamlayacak şekilde tasarımlanacak ve hayata geçirilecektir. Kamu yatırım öncelikleri özel sektörün yenilikçi ve üretken yatırımlarını ve ticareti destekleyecek mahiyette belirlenecek; iş, üretim, yatırım ve yaşam ortamını iyileştiren nitelikli altyapı yatırımlarına öncelik verilecektir.” denerek kamu yatırım harcamalarından azami düzeyde tasarruf yapılması öngörülmektedir.

Genelge 2018/12: “2019-2021 Dönemi Bütçe Çağrısı’nın ruhuna uygun olarak 10 Ekim 2018 tarihli Karar Sayısı: 160 ve 16 Ekim 2018 tarihli Karar Sayısı: 186 yayınlanmıştır.  Anlaşılan o ki, Başbakan Binali Yıldırım’ın 2017 yılında açıkladığı tasarruf tedbirleri, yeniden yapılandırılıp yasal düzenlemelerle hayata geçirilmek istenmektedir.

Sonuç: Bunca Tedbir Alınmasına Rağmen Neden Kalıcı Sonuç Alınamıyor?

Yukarıda 2002 öncesini göz önüne almadan değişik zamanlarda devletin alıp uygulamaya soktuğu tasarrufla ilgili kararlar özetlenmiştir. Alınan kararlar, bazı yeni konu ve alanları içermekle beraber genel olarak birbirinin tekrarıdır. Geçici olarak etkili olan tasarruf tedbirlerinin kalıcı olarak etkili olamamasının, etkin bir sonuç alınamamasının sebebi hikmeti nedir?  

     Devlet tarafından alınıp uygulamaya sokulan tasarruf tedbirlerine, hane halkı/fert, özel kesim ve kamu kesimi hangi oranda uymuştur ya da uymaktadır? Özellikle AK Partinin tek başına iktidar olduğu ve 2003-2018 döneminde değişik zamanlarda aldığı tasarruf tedbirleri kararlarına, genel olarak tüm toplumun, özel olarak AK Parti seçmeninin ve bürokrasisinin ne oranda uyduğu araştırılmaya değerdir.

Eylül 2018 tarihinden itibaren tasarruf tedbirlerine ilişkin alınan kararların, etkin bir şekilde uygulanıp istenen sonuçların elde edilebilmesi için ferdi ve toplumsal şuuraltının okunmasında ve ona göre bir yol haritası belirlenmesinde fayda vardır.  Bu konu önemlidir. Çünkü yapılan çalışmalar, “hane halkı tasarruflarının”  ülkenin genel tasarrufu üzerinde ciddi bir etkisinin olduğunu ortaya koymaktadır: “…Yurtiçi tasarruflar büyümenin en masrafsız ve en güvenilir kaynağını oluşturmaktadır. Bu nedenle yurtiçi tasarrufların artırılması sürdürülebilir ekonomik büyüme ve kalkınmanın sağlanması açısından özellikle gelişmekte olan ekonomiler için bugün de önemini korumaktadır. Tasarrufların önemli bir kısmının hane halkı tasarruflarından oluştuğu düşünüldüğünde hane halkı tasarruflarını artıracak politikalara ihtiyaç olduğu açıktır. …2011 yılında T.C. Kalkınma Bakanlığı ve Dünya Bankası tarafından yayımlanan raporda, Türkiye’deki düşük tasarruf oranlarına dikkat çekilmekte, Türk hane halklarının finansal konulardaki yeterliliklerinin artırılmasının tasarruf davranışları üzerinde etkili olabileceği ve bu sayede tasarruf oranlarının artırılmasının mümkün hale gelebileceği ifade edilmektedir.”[23]

Öyleyse toplum niçin tasarruf tedbirlerine iltifat etmemekte, önemsememekte ve de uymamaktadır? Bu konuda toplumsal şuur altında ne vardır? Bu soruların cevaplarının bulunması, yapılan yasal düzenlemelerin başarılı olması için önemlidir. İsrafın haram olduğuna inanan bir milletin ve bir yönetimin, israf ekonomisi inşa etmesinin veya etmek zorunda kalmasının sebebi hikmetini keşfetmek çok önemlidir.

Bunun kadar hatta daha da önemli olan israfın haram olduğuna inanan cemaatlerin, gönüllü kuruluşların, tarikatların israf ekonomisine  “Sizden, hayra çağıran, iyiliği (marufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır.” (3/ Âl-i İmran 103) ayeti kapsamında karşı çıkmaması, susmasıdır.

 İsraf toplumu oluşmasında, Türkiye’deki cari sistemin öngördüğü insan unsurunun, AB uyum yasalarının, reklamların, dizilerin, medyanın çok ciddi bir rolü vardır. İslâm kültür ve medeniyet değerleri ile Batı kültür ve medeniyet değerlerinin harmanlanmasından oluşan değer sisteminin neden olduğu melez değer sistemi, hem bireysel hem de toplumsal bazda sosyal şizofreniye sebebiyet vermiştir ve de vermektedir. Tasarruf tedbirlerine itibar edilmemesinde sosyal şizofreninin payının olup olmadığı göz önüne alınmalıdır.

 Bu noktada şu temel soruların cevaplarının verilmesi hayatı bir konudur: İsraf Nedir? Müsrif kimdir? İsraf toplumunun temel özellikleri nelerdir? İsraf toplumunun oluşmasında iç ve dış dinamiklerin etkisi nedir? İsraf toplumunu bekleyen dünyevi ve uhrevi tehlikeler nelerdir? İnşallah önümüzdeki sayıda bu soruların cevabını ele alacağız.


[2] Doğan, M., Büyük Türkçe Sözlük, Pınar Yayınları, 18. Baskı, İstanbul.

[3] Dini Kavramlar Sözlüğü, “Tasarruf”, maddesi, DİB Yayınları, Ankara, 2006.

[4] Dini Kavramlar Sözlüğü, “Tasarruf”, maddesi, DİB Yayınları, Ankara, 2006.

[5] Kalkınma Bakanlığı, (2012). Yüksek Büyümenin Sürdürülebilirliği: Yurt İçi Tasarrufların Rolü. Ankara: Kalkınma Bakanlığı Yayını, 6. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Tasarruf - Yatırım Dinamikleri ve Cari İşlemler Dengesi Gelişmeleri, 2015.

[6] Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Tasarruf - Yatırım Dinamikleri ve Cari İşlemler Dengesi Gelişmeleri, 2015. Sancak, E., ve Demirci N. (2012). “Ulusal Tasarruflar ve Türkiye’de Sürdürülebilir Büyüme İçin Tasarrufların Önemi”, Abant İzzet Baysal Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, 8(2), 159-198.

[7] Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Tasarruf - Yatırım Dinamikleri ve Cari İşlemler Dengesi Gelişmeleri, 2015.

[8] Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Tasarruf - Yatırım Dinamikleri ve Cari İşlemler Dengesi Gelişmeleri, 2015. Özcan, K.M., ve Günay, A. (2012). Türkiye’de Özel Tasarrufları Belirleyen Unsurlar. Türkiye Ekonomi Kurumu, Tartışma Metni, 2012/109. Ekinci, M. F., Erdem, F. P., ve Kılınç, Z. (2014). Kredi Büyümesi, Cari Açık ve Finansal Derinlik, TCMB Çalışma Tebliği, 14/21.

[9] Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Tasarruf - Yatırım Dinamikleri Ve Cari İşlemler Dengesi Gelişmeleri, 2015.

[10] Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Tasarruf - Yatırım Dinamikleri ve Cari İşlemler Dengesi Gelişmeleri, 2015.

[11] Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Tasarruf - Yatırım Dinamikleri ve Cari İşlemler Dengesi Gelişmeleri, 2015.

[12] Kalkınma Bakanlığı, (2012). Yüksek Büyümenin Sürdürülebilirliği: Yurt İçi Tasarrufların Rolü. Ankara: Kalkınma Bakanlığı Yayını, 6. Sancak, E., ve Demirci N. (2012). “Ulusal Tasarruflar ve Türkiye’de Sürdürülebilir Büyüme İçin Tasarrufların Önemi”, Abant İzzet Baysal Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, 8(2), 159-198.

[13] Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Tasarruf - Yatırım Dinamikleri ve Cari İşlemler Dengesi Gelişmeleri, 2015.

[14] Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Tasarruf - Yatırım Dinamikleri ve Cari İşlemler Dengesi Gelişmeleri, 2015. Sancak, E., ve Demirci N. (2012). “Ulusal Tasarruflar ve Türkiye’de Sürdürülebilir Büyüme İçin Tasarrufların Önemi”, Abant İzzet Baysal Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, 8(2), 159-198.

[15] Sancak, E., ve Demirci N. (2012). “Ulusal Tasarruflar ve Türkiye’de Sürdürülebilir Büyüme İçin Tasarrufların Önemi”, Abant İzzet Baysal Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, 8(2), 159-198. Ekinci, M. F., Erdem, F. P., ve Kılınç, Z. (2014). Kredi Büyümesi, Cari Açık ve Finansal Derinlik, TCMB Çalışma Tebliği, 14/21.

[16] Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Tasarruf - Yatırım Dinamikleri Ve Cari İşlemler Dengesi Gelişmeleri, 2015.

[17] Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Tasarruf - Yatırım Dinamikleri Ve Cari İşlemler Dengesi Gelişmeleri, 2015. Kalkınma Bakanlığı, Yüksek Büyümenin Sürdürülebilirliği: Yurt İçi Tasarrufların Rolü, 12.

[18] Kalkınma Bakanlığı, Yüksek Büyümenin Sürdürülebilirliği: Yurt İçi Tasarrufların Rolü, 12. Ganioğlu, A., ve Yalçın, C. (2013). Yurt İçi Tasarruf-Yatırım Açığı ve Büyüme: Panel Veri Analizi. TCMB Çalışma Tebliği, 13/46.

[23] Şahin, M., Barış, S.,  “Finansal Okuryazarlık ve Tasarruf Davranışları: Kamu Çalışanları Üzerine Bir İnceleme”,  Çankırı Karatekin Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 2017, cilt: 7, sayı: 2, s. 77-103.