Sekam
Henüz vakit varken...
Mail Adresiniz :
Şifreniz :
Mail Adresiniz : Şifreniz : Şifre Tekrar : Adınız Soyadınız : Telefon No ( isteğe bağlı) :
SAVRULAN DÜNYADA AİLE

SAVRULAN DÜNYADA AİLE

SAVRULAN DÜNYADA AİLE SEMPOZYUMU

TAKDİM 

Başta Aile yapımız olmak üzere Kültür ve Medeniyetimizin tüm değerlerine saldırı dışarıdan, farklı bir yaşam tarzından, seküler dünyadan gelmektedir. Bu saldırılar niçin etkili olabilmektedir? Etkili olmasında bizim payımız var mıdır? Millet olarak, ülke olarak nerede hata yapmaktayız? Bilim ve teknolojide bulunduğumuz durumdan memnun muyuz? 

Millet olarak, ülke olarak genelde dert yanmakta, yaşadığımız meseleler için hep başkalarını suçlamaktayız. Oysa asıl yapmamız gereken iş, kültür ve medeniyetimizi; tepkisellikten ve antitez olmaktan çıkarmak, kendi tezlerini ve projelerini üretmesini sağlamak, insanlığın gündemine kendi tezlerini sokmak, insanlığı huzura kavuşturacak çözümler sunmak olmalıdır, Bunu için sağlam, güvenilir bilgi ve belgeye ve bunlara dayanarak üretilen projelere İhtiyaç vardır. Sosyal, Ekonomik ve Kültürel Araştırmalar Merkezi (SEKAM) böyle bir ihtiyaçtan doğmuştur. Sosyal Ekonomik ve Kültürel Araştırmalar Merkezi (SEKAM), saha araştırmaları, alan araştırmaları, vaka analizleri ve teorik derinlikli ilmi araştırmalar yaparak, bu görevi yerine getirmeye çalışmaktadır. 
SEKAM, Ülkemizin, Medeniyet havzamızın ve insanlığın temel sorunlarını; bağımsız bir bakışla tespit edip fotoğrafını çekmeyi ilke edinmiştir. Bağımsız bir yaklaşımla tespit edilen sorunlara, kendi kültür ve medeniyetimizin temel değerleri, ana frekansları, esas alınarak çözüm önerilerinde bulunmaktadır. Ancak bu, araştırmanın dışında ve uzantısında mutlaka yapılması gereken ayrı bir çalışma olarak ele alınmaktadır. Çözümler, kendi kültür ve medeniyetimiz açısından elde edilmeye çalışılırken, tüm insanlığın birikiminden yararlanmak da esastır. Böylelikle, günü kurtaran anlık çözümler yerine, kalıcı, uzun vadeli çözümler üretilebilecek ve politikalar belirlenebilecektir.

Türkiye’nin günü birlik çözüm arayışlarından kurtulması gerektiğine inanmaktayız. Günü birlik çözüm arayışlarının, bu ülkeyi her seferinde getirdiği nokta bellidir. O nedenle zor, meşakkatli ve bedel isteyen çözümler için, halkın katkısı, fedakârlığı istenmelidir. Halkın aktif desteği olmadan, siyasetin, tek başına sorunları çözüme kavuşturması mümkün değildir. 

SEKAM, ele aldığı araştırma projelerini, hayata geçirirken, alışılmışın dışında ayrı bir politika izlemektedir. Araştırma projeleri ile ilgili çalışma, 9 aşamadan oluşmaktadır: 
1. Aşama: Konunun ve Araştırma Grubunun Tespiti. 
2. Aşama: Araştırma Grubu tarafından soruların hazırlanması. 
3. Aşama: Soruların Genişletilmiş SEKAM istişare heyetince( Farklı yaş, cinsiyet, eğitim, meslek) tartışılıp son şeklinin verilmesi. 
4. Aşama: Uygulamanın yapılması, Verilerin işlenmesi. 
5. Aşama: Sonuçların, bulguların SEKAM ailesi dediğimiz İç kamuoyu (Genişletilmiş İstişare Heyeti) tarafından tartışılması.
6. Aşama: Araştırma sonuçlarının, bulgularının dış kamuoyu dediğimiz toplumla paylaşılması, Araştırmaya ilişkin kitapların ilgili kurum ve kuruluşlara, aydınlara, yazarlara, kanaat önderlerine, radyo ve TV’lara gönderilmesi. 
7. Aşama: Araştırma konusu kapsamında meseleyi topluma mal etmek için Anadolu sathında konferans ve paneller düzenlenmesi. 
8. Aşama: Araştırma konusu kapsamında, çalışma yapan bilim adamı ve aydınların iştirak edeceği bir sempozyum düzenleyerek farklı görüşlerin toplanması. 
9. Aşama: Özeleştiri ve değerlendirme yapılarak eksikliklerin giderilmesi, yeni projelerin, konferans ve panellerin, öz eleştiri ve değerlendirme sonuçlara göre yapılandırılması.

SEKAM tarafından düzenlenen “Savrulan Dünyada Aile” sempozyumu, SEKAM’ın proje yönetiminin sekizinci aşamasıdır. Bu Sempozyumda, hem yaptığımız çalışmanın sonuçları, hem de farklı bilim adamlarının, düşünürlerin ve araştırmacıların aileye ilişkin düşünce ve çözüm önerileri tartışılmıştır. 
Sempozyumun muhtevası, başta SEKAM’ın yaptığı aile araştırması olmak üzere, Kadın ve Aileden sorumlu bakanlığın yaptığı aile araştırmaları da göz önüne alınarak belirlenmiştir. Araştırmaların kapsamları, büyük oranda örtüştüğünden, SEKAM’ın araştırması referans alınmıştır. 

SEKAM’ın yaptığı aile araştırması ile toplumsal yapı, evlilik, nikâh, eşe ilişkin tutum ve tavır lar, namus, cinsellik, boşanma, şiddet, anne-baba çocuk ilişkisi, annebabaların çocuk yetiştirme tutumları, çocuklarla iletişim, medya ve boş zamanları değerlendirme alt alanlarında Türkiye’nin aile fotoğrafı çekilmiştir. Bu alt alanların her biri; bölge, cins iyet, yaş, eğitim düzeyi, medeni durum, aylık gelir düzeyi, ailenin kendisini hissettiği sosyo-ekonomik düzey, meslek, evlilik süresi, doğulan yerleşim merkezinin niteliği, en çok yaşanan yerleşim merkezinin niteliği, şu anda yaşanan yerleşim merkezinin niteliği, çocuk sahibi olup olmama, evliliğin anlamı, yapılan evlilik sayısı, evlenme biçimi, ev lilikten memnuniyet düzeyi, evlilik yaşı, eşten memnuniyet düzeyi, eşle iletişim düzeyi ve sıklığı, internet kullanma sıklığı, dini bilgi düzeyi, dini bilgiyi edinme biçimi, aileye yüklenen anlam, namusa yüklenen anlam, TV izleme sıklığı faktörlerine bağlı olarak incelenmiştir.

Bu çerçeve esas alınarak ‘Savrulan Dünyada Aile’ sempozyumu, beş oturum ve 2 gün olarak düzenlenmiştir: 

1.Oturum:  Aileye İlişkin Problemler Ve Tespitler  
2. Oturum:  Dinlerde Aile   
3. Oturum:  Birey Ve Aile   
4. Oturum:  Ailenin Geleceği   
5. Oturum:  Değerlendirme Ve Sonuç Bildirgesi

Her bir oturumda dört tebliğ sunulmuştur. Üç tebliğ, sahipleri tarafından yazılı olarak verilmediği için Sempozyum kitabında yer almamıştır. 

Ailenin özelliklerinden biri, hem değişimin bir aracı olması, hem de değişime karşı en şidd etli direnen bir kurum olmasıdır. Osmanlı’nın son yüzyılı ile Cumhuriyet dönemi aileyi dönüşüm aracı olarak görmüş ve kullanmıştır. Bu Türkiye’deki aile ile ilgili yaşanan krizin temel nedenlerinden biridir. Sempozyumun en önemli tespitlerinden biri de, bu konu ile ilgilidir. Aile başlangıçta, roman ve hikâyeler üzerinden dönüştürülmeye çalışılmıştır. Sonra romanın yanı sıra, medya, film, dizi, internet, turizm, moda ve müzik birer dönüşüm aracı olarak kullanılmıştır. 
Türkiye’nin, batılılaşma serüveni ile ülkeye, Batı kültür ve medeniyetinin değerlerini kabul ettirmede aileyi, toplumsal değişimin bir aracı olarak kullanmasının, bugün yaşanan krizde payı fazladır. Batı kültür ve medeniyet değerlerinin, eğitim aracılığıyla bu ülke insanına kabul ettirilmek istenmesi; aynı kalp ve ruhta iki farklı değer sisteminin var olmasına sebebiyet vermiştir. Bu da, ailenin sahip olup savunduğu kendi kültür ve medeniyetinin değerleri ile aileye dayatılan yabancı değerlerin çatışmasını ortaya çıkarmıştır. Bunun sonucu da toplumsal şizofreni dediğimiz bir durumdur. Özellikle yetişen genç nesiller, okulla aile arasında, değer çatışmasının kurbanları olmuşlardır. Bu durum daha sonra kurdukları aile yapılarında etkisini göstermiştir. Sempozyumda bu konuya dikkat çekilmiştir. 

Medeniyet değiştirme çabaları doğrultusunda, sosyal boyut göz önüne alınmadan yapılan plansız ve programsız sanayileşme, kentleşme, göç, nüfusun belli yerlerde yoğunlaşması, aile açısından yığınla problemi beraberinde getirmiştir. Ekonomik krizler, işsizlik, yoksulluk, kent hayatında daha da korumasız vaziyette bulunan aileyi olumsuz yönde etkilemiştir. Evliliğe ilginin azalmasına, gayrı meşru nikâhsız birlikteliklerin artmasına sebebiyet vermiştir. Kadının iş hayatında fıtratına uygun olmayan iş kolları ve ortamlarda çalışması, doğurganlık hızının düşmesi ve neslin yaşlanması sorununu ortaya çıkarmıştır. Türkiye şu an olayın bu boyutuyla ilgili ciddi bir tehlike ile karşı karşıya olmamakla beraber, tedbir alınmadığı takdirde, mevcut ivme geleceğin tehlikeli olabileceğini göstermektedir. 

Sempozyumda dikkat çekilen konulardan birisi de, küreselleşmenin etkileri olmuştur. Küreselleşme adı altında estirilen rüzgârın, tüm yerli değerlere bir saldırı boyutunda olması, toplumsallaşma yerine bireyselleşmeyi teşvik etmesi, tüketim kültürünü savunması, sabit kalıcı hiçbir değer kabul etmeyip, her şeyi haz ve tüketim kültürü üzerine oturtması, ciddi bir tehlike olarak ülkemizdeki aile yapısını tehdit etmektedir. Her şeyi eşyalaştırma, alınır satılır meta durumuna indirgeme, toplumsal değerlerde çözülmeye sebep olmaktadır. Hayatın maddileştirilmesi, evliliğin sadece haz ve madde üzerine inşa edilme si ile aile bireyleri arasında birbirine tahammül azalmaktadır. Birbirinin kahrını çekme duygusu zayıflamaktadır. Sabır olmayan bir yerde bir müddet sonra sevgi, saygı ve sadakat da olmamaktadır. Tek ebeveynli ailelerin artması ile psikolojik ruhsal dünyaları yıkılmış çocukların, geleceğin Türkiye’sinde çok ciddi bir sorun olacağı gözden ırak tutulmamalıdır. 
Aile yapısına bizim kültür ve medeniyetimizin yüklediği kutsallık, batılılaşma serüveni ile maddileştirilince; nikâhın sağladığı kutsiyet anlamsızlaşmaya başlamış ve hazzı esas alan nikâhsız birliktelikler artmaya başlamıştır. Bu da gayrı meşru çocuk sorununu beraberinde getirmektedir. 

Anayasanın 41. Maddesi çerçevesinde Devlet, aileyi korumakla sorumlu tutulmuştur. Ancak devlet, uzun yıllar bu maddeyi nüfus planlaması, çocuk sayısını azaltma, için araç olarak kullanmıştır. Şimdi de, çocuk sayısını artırmak için uğraşmaktadır. Aile de kriz baş gösterince, aileyi korumak amacıyla Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı adı ile bir devlet bakanlığı ve onun bünyesinde de Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü kurulmuştur. Daha sonrasında Kadın ve aile sosyal politikalar bakanlığı kurulmuştur. Aileyi korumakla ilgili yasal mevzuat yol boyu değiştirilerek 6284 sayılı yasa ile en son şeklini almıştır. 

Sempozyumda yapılan önemli tespitlerden biri de, mevcut yasal mevzuatın aileyi korumaktan ziyade çözmeye katkı sağlayacağı şeklindedir. AB uyum yasaları çerçevesinde hazırlanan yasalar, toplumsal yapı ve dinamiklerle uyuşmamaktadır. Bu gerçek, kanun yapıcılar tarafından göz önüne alınmamıştır. Ayrıca aileyi tahrip eden ana faktörler, içerden ziyade dışarıdadır. Mevcut yasal mevzuat aileye dışarıdan yapılan saldırılara karşı aileyi korumamaktadır. Mevcut yasal mevzuat, aileyi sadece aile içi şiddete karşı, hukuk ekseninde korumayı hedeflemiştir. Ruhundan, özünden koparılmış böylesi bir yasal mevzuatın, aileyi koruyup korumadığı bu güne kadar yapılan uygulama sonuçları göz önüne alınarak araştırılmalıdır.

Sempozyumda Aile yapısı farklı dinler açısından ele alınmıştır. Ayrıca Osmanlı aile yapısı değerlendirilmiştir. Bu noktada yapılan önemli tespitlerden biri de Ailenin fıtrat merkezli olarak yeniden inşa edilmesi olmuştur. Aile reisliğinin yeniden inşası, anne ve babaların eve dönmesi, öncelikli olarak iyi bir anne, baba olmayı hedeflemeleri yapılan önemli tespitler arasındadır. 

Gerek Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü’nün yaptığı yayınlarda, gerek Aile Şuraları’nda yapılan tartışma ve alınan kararlarda ve gerekse akademisyenlerin yaptığı araştırmalarda ve SEKAM olarak yaptığımız araştırmada aile yapısının iyiye gitmediği ifade edilmektedir. Kötüye gidişin ana sebebi olarak bireysel, ailevi ve toplumsal değerlerde çözülme ve çürüme olması gösterilmektedir. Sempozyumda sunulan tebliğler üzerinde yapılan tartışmalarda, benzer bir mutabakat ortaya çıkmıştır. 

Öyleyse ailede meydana gelen çözülmeyi durdurmanın yolu, hayatın ve eğitim sisteminin, kendi kültür ve medeniyetimizin değerlerine göre tanzim edilmesi, haz ve tüketim kültürüne karşı mücadele edilmesi, internetin olumsuz etkilerinin giderilmesi ve başta medya olmak üzere tüm kurum ve kuruluşların, sivil toplum örgütlerinin olumlu istikamette bileşke kuvvet oluşturacak tarz da desteğinin sağlanması ve halkın sürece seyirci olarak değil icracı olarak dâhil edilmesi ile mümkün olabilecektir. 

Davetimize icabet edip gelen kıymetli dostlara, tebliğ sunarak katkıda bulunan bilim insanı, araştırmacı, düşünürlere ve bu güzel organizasyonu, canla başla çalışarak gerçekleştiren Gürsel Ulukır’ın şahsında organizasyon ekibine ve Sempozyumda sunulan tebliğlerin kitaplaşması için her türlü gayret ve fedakârlığı gösteren İlhan Gündoğdu, Aşkın Özcan ve Elif Yaman’a ve diğer emeği geçenlere teşekkürü bir borç biliriz.

 Prof. Dr. Burhanettin CAN 
SEKAM Yönetim Kurulu Başkanı